RUSYA-UKRAYNA SAVAŞI GÖLGESİNDE AB-NATO İLİŞKİLERİ

Deniz Bal (İKV Uzman Yardımcısı) Rusya-Ukrayna Savaşı gölgesinde AB-NATO ilişkilerini değerlendirdi. Yapılan değerlendirmenin öne çıkan noktaları şunlardır: 

  • Küresel düzen, çatışmalar ve krizler ekseninde hızla değişmektedir. Avrupa'nın uzun süreli bir barış dönemi Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısıyla bozulmuştur. Barışın yeniden tesis edilmesi ve savaşın sona erdirilmesinde hem AB hem de NATO’nun aktif rol üstlenmesi gerekmektedir.

  • Soğuk Savaş sonrası NATO, Avrupa’nın güvenliğini sağlamada kilit bir aktör olmuştur. Avrupa’nın savunma ve güvenlik alanındaki NATO’ya bağımlılığı hâlen devam etmektedir. Artan krizler, iki kurum arasındaki stratejik iş birliğinin önemini bir kez daha ortaya koymaktadır.

  • NATO, askerî ve savunma odaklı bir örgüt olarak AB’den farklı bir yaklaşım izlemektedir; ancak zaman zaman birbirlerini tamamlayıcı rolleri olduğu da görülmektedir. Soğuk Savaş sonrasında NATO, sadece askerî güç ve savunmayla değil, barış ve istikrarı sağlama görevini de üstlenmiştir. Yine de değişen küresel dengeler, NATO’nun bazı açılardan başlangıçtaki odak noktalarına dönmesine yol açabilir.

  • AB’nin ortak savunma politikası, 1948 Brüksel Antlaşması’yla başlamış ve Soğuk Savaş sonrası krizlerle hız kazanmıştır. Lizbon Antlaşması, PESCO, Avrupa Savunma Fonu ve Stratejik Pusula gibi girişimlerle kurumsallaşan bu politika, AB’yi bağımsız ve etkili bir güvenlik aktörü hâline getirmeyi amaçlamaktadır.

  • Şubat 2022’de Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı sonrası Avrupa’daki güvenlik dengeleri değişmiş ve AB ile NATO bu süreçte merkezi aktörler olarak öne çıkmıştır. NATO, Ukrayna’ya geniş kapsamlı askerî destek sağlarken doğrudan çatışmaya girmemiş; AB ise yaptırımlar, mali yardımlar ve Ukrayna’ya adaylık tanıma gibi politikalarla süreci şekillendirmiştir.

  • 22 Şubat 2022’de Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, uluslararası düzeni ciddi şekilde değiştirmiştir. AB ve NATO üye ülkeleri, başlangıçtan itibaren Ukrayna’yı destekleme konusunda ortak bir tavır almış, ancak NATO doğrudan savaşa katılmamıştır. Bunun sebepleri arasında Ukrayna’nın NATO üyesi olmaması, NATO’nun geleneksel savunmaya odaklanması ve ABD’nin “Önce Amerika” yaklaşımı bulunmaktadır.

  • AB, Ukrayna’ya mali ve askerî destek sağlamak, enerji kaynaklarını çeşitlendirmek, yaptırımlar uygulamak ve Ukrayna’ya adaylık sunmak gibi araçlarla sürece aktif şekilde müdahil olmuştur. Ancak AB’ye eleştiriler de yöneltilmiş; Rusya’nın endişelerinin yeterince dikkate alınmadığı ve Ukrayna’daki Rus azınlığın haklarının göz ardı edildiği vurgulanmaktadır.

  • NATO, savaş boyunca Ukrayna’ya kapsamlı askeri destek sağlamış, yardımın büyük kısmı üye ülkelerden gelmiş ve uzun vadeli NATO üyeliğine hazırlık planları yürütülmüştür. AB ve NATO’nun kararları genellikle birbirini tamamlayıcı nitelikte olmuştur; AB ekonomik, insani ve siyasi destek sağlarken, NATO savunma ve caydırıcılık rollerini üstlenmiştir.

  • Ukrayna, hem AB hem de NATO üyeliği istemekte, ancak savaş devam ederken bu üyelikler mümkün görünmemektedir. AB, uzun vadeli bir güvenlik garantisi olarak üyeliği değerlendirmekte, NATO ötesi güvenlik sorumluluklarına hazırlık yapmaktadır. Kamuoyunda ise Ukrayna’nın üyeliği, egemenliğinin teminatı olarak görülmekte ve gelecekteki olası barış anlaşmalarının parçası olarak değerlendirilmektedir.

  • Türkiye, hem NATO üyesi hem de AB adayı olarak iki yapı için stratejik bir konuma sahiptir. Özellikle Rusya-Ukrayna savaşı sonrası Türkiye, ara buluculuk rolü ve savunma kapasitesiyle öne çıkmaktadır.

Analizin tam metnine şu linkten ulaşabilirsiniz: 

https://www.ikv.org.tr/images/files/ikv_degerlendirme_notu_rusya_ukrayna_savasi_nato_ab_iliskileri_deniz_bal.pdf